- su sertliği
- water hardness
İngilizce Sözlük Türkçe. 2010.
İngilizce Sözlük Türkçe. 2010.
damar sertliği — is., tıp Atardamar iç yüzeyinde yaşlanma, yıpranma, kireçlenme sebebiyle ortaya çıkan kan dolaşımı güçlüğü ve kan basıncının artması hastalığı Üstüne üstlük damar sertliği de yapışmamış mı zavallının yakasına? H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
HUŞUNET-İ MİZÂC — Mizâc sertliği, huy ve tabiat sertliği … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
damar — is., anat. 1) Canlı varlıklarda kanın veya besleyici sıvıların dolaştığı kanal Alnında ve şakaklarında şişen damarlar ağrıyordu. P. Safa 2) Mermerde, bazı taşlarda ve tahta kesitlerinde renk ayrılığı gösteren dalgalı çizgi 3) Başka türden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kabadayı — is. 1) İyi dövüşen, korkusuz, kendine özgü namus kurallarının dışına çıkmayan kimse Ramazan, sertliği, zulmü ile ün salmış bir kabadayı idi. H. E. Adıvar 2) sf., mec. Yürekli Doğrusu kabadayı çocuktur. 3) hlk. Bir şeyin en iyisi, başta geleni… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pergament kâğıdı — is. Sülfürik asitli işlem ile sürekli doku oluşturularak yüzey sertliği arttırılmış ve organik sıvıların genellikle belirli katı yağların, sıvı yağların ve gres yağının kâğıda nüfuz etmesine karşı yüksek derecede dayanıklılık kazandırılmış kâğıt … Çağatay Osmanlı Sözlük
sabun taşı — is., min. Terzilerin kumaşı işaretlemek için kullandıkları, yeşilimsi veya beyaz renkli, sertliği 1 olan magnezyum silikat … Çağatay Osmanlı Sözlük
sertlik — is., ği 1) Sert, katı olma durumu Derinin altında bir sertlik hissettim. 2) mec. Sert, kırıcı, katı davranış, şiddet, husumet Fazla içliliği erkekliğe yakıştıramadığından kendini her zaman yapma bir sertliğin arkasına gizlerdi. H. Taner 3) jeol.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
talk — is., min., Ar. ṭalḳ Genellikle açık yeşil, toz durumundayken yağlı bir görünümde, özgül ağırlığı 2,7, sertliği 1 olan, hidratlı doğal magnezyum Birleşik Sözler talk pudrası talk şist … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumuşamak — nsz 1) Sertliği kalmamak, yumuşak duruma gelmek 2) mec. Öfkesi, kızgınlığı, inadı geçmek Kurt hoca şimdi yumuşamış, el pençe divan duruyordu. Ö. Seyfettin 3) dbl. Sert ünsüz, yumuşak ünsüz durumuna gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumuşatılmak — nsz Sertliği giderilmek, yumuşak duruma getirilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ün almak (veya kazanmak veya salmak veya yapmak) — ünü herkesçe bilinmek ve her yerden duyulmak Dünyaca ün almış Mark Twain Derneğinin fahri üyeliğini aldığını duyunca... S. F. Abasıyanık Ramazan, sertliği, zulmü ile ün salmış bir kabadayı idi. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük